1600’lü yıllardan 1850 yıllara kadar dünyaya tamamen kapalı bir ekonomi izleyen Japonya devleti şuan da temsilen olsa dünyanın en uzun süre İmparatorluk ile yönetilen devletidir. 1850 yıllardan sonra Batı devletlerle ili ticaret sınırlarını açmıştır. Ülkenin yüzölçümü sebebiyle kısıtlı kaynaklara sahip olan Japonya’nın dünyaya açılmasını zorunlu hale getirmiştir.
İkinci dünya savaşında müttefiklerinin savaşı kaybedip çekilmesine rağmen durmayan Japonya 6 Ağustos 1945’te Hiroşima ve 9 Ağustos 1945’te Nagasaki üzerine atılan atom bombaları sonucunda savaştan 15 Ağustos 1945’te çekilmiştir ve 2. Dünya Savaşı son bulmuştur. Atılan atom bombaları sonucunda yaklaşık 450 bin insan ölmüş ve yaydığı radyasyon sonucu birçok insan hastalıklarla uğraşmıştır. 2. Dünya Savaşı bittiğinde sanayisini kaybetmiş, gıda konusunda çok büyük sıkıntılar yaşamış, dış ticareti neredeyse durma noktasına gelmiş bir ülke konumundaydı. Neredeyse fabrikaların tamamı hava saldırılarında yanmış ve yıkılmıştır.
Peki nasıl oldu da Japonya Dünyanın En Büyük 3 Ekonomisi arasına girdi?
Savaş sona erdiğinde ABD Japon ordusunu dağıtmış ve ordu kurmasını yasaklamıştır. Hiçbir şekilde ordu kuramayacak savaş uçakları silah vs üretimi olmayacağını kabul etmiştir. General MacArthur’un emriyle 2 Şubat 1946’da bir “Japon Anayasası” hazırlandı. 26 Temmuz 1947’de “Düzene ve adalete dayalı uluslararası bir barışı gönülden dileyen Japon milleti; halkın hükümranlık hakkı olarak savaştan ve uluslararası anlaşmazlıkları çözmede tehdit ve kuvvet kullanmaktan daimi olarak vazgeçer. Bu itibarla, hiç bir kara, deniz ve hava kuvveti veya her hangi diğer bir savaş kuvveti muhafaza edilemez. Devlete savaşma hakkı tanınmaz” şeklindeki 9. Maddesi ile Japon ordusu lağvedildi. Bu durum devlet harcamalarına ve ekonomiye olumlu olarak yansımıştır. Savunma ve askeri hiçbir mali yükün altına girmeyen Japonya tamamen teknoloji ve tarıma yönelmiştir. Terhis edilen askeri birliklerden ucuz işgücü sağlanmıştır.
Amerika Japonya’yı ülkenin arka bahçesi olarak görmüş ve Ar-Ge çalışmalarını yapması için gerekli teknolojileri sağlamıştır. Japonların değer verdiği en önemli şeylerin başında ise eğitim gelmektedir. Eğitim konusunda kendilerini ve yeni gelen nesli çok iyi yetiştirmişlerdir. Ayrıca Japonlar fabrikalara çok önem vermiştir ve sürekli seri üretim yaparak ürettikleri ürünleri dünya pazarlarına sunmuşlardır. Ülke bu dönemde tek vücut gibi, makine gibi sistemli çalışarak üretmiştir.
Bir yandan Japonya’nın ekonomisinin gelişmesi demek ABD’nin ekonomisinin gelişmesi demekti. Yıllar içinde Kişi başına düşen gelir 1946’da $17; 1950’de $132, 1953-1954’de $190, 1956’da $229, 1957’de $253’dır.
Japonya’yı teknoloji devine dönüştüren kişi ise Amerikan bir kalite gurusu; W.Edwards Deming.
Edwards Deming atılan atom bombalarının Japon nüfusu üzerindeki etkilerini incelemesi için görevlendirilerek Japonya’ya gönderilir. Japonya’ya gitmeden önce Avrupa’ya giderek bazı incelemelerde bulunur ve özellikle 1. Dünya Savaşından darmadağın çıkan ve kısa sürede yeniden güçlü bir ülke kurmayı başaran Türkiye’ye de gelerek Sümerbank ile ilgili çalışmalarını gösterebileceğini söyler fakat pek ilgi görmez. Ardından Japonya’ya ulaşarak seminerler düzenleyerek insanları yapılacaklar konusunda bilinçlendirerek işe başlar. İlk seminerinde şunları söyler ve Japonya da yeni bir dönem başlar; “Eğer beni dinlerseniz beş yıl içerisinde dünyayı yakalayabilirsiniz. Dinlemeye devam ederseniz dünya sizi yakalamak için uğraşır.”
İşe şu maddeleri hayata geçirerek başlanır;
- Bütçe harcamaları kısılacak,
- Devlet yatırımları azalacak (bütçe denkliği için) ve tasarruf özendirilerek özel kesime aktarılacak,
- Kantitatif ve kalitatif(selektif) kredi politikası izlenecek,
- Sübvansiyolar kısılacak, gerektiğinde sübvansiyonlar en verimli sanayilere ve ihracata verilecek,
- Firmaların büyümesi sağlanacak,
Gelişen batı teknikleri, savaşlardan dolayı Japonya’ya gelememişken ABD ile ticaret sayesinde elde edebiliyorlardı. En büyük sıkıntıların başında ise hammadde eksikliğini dev tankerlerle enerji ve hammadde sağlayarak üretim maliyetlerini de düşürmeye başlamıştı. Verimliliğin artması, maliyetlerin düşük olması ve teknik bilginin artması Japon mallarının fiyat rekabetinde öne çıkmasını ve ihracatın artmasını sağlamıştır.
Büyük yıkımın sadece 15 yıl sonrasında Japonya, ABD ve Rusya’dan sonra 3. en büyük ekonomi durumuna gelmiştir.
Japon ağır sanayisinin bu denli hızlı gelişimini sağlayan özellikleri kısaca özetlemek gerekirse:
- Kore Savaşı,
- Dünya silahlanma yarışı ve silah talebindeki artış,
- Anti-tröst kanunların kaldırılışı,
- Demir-çelik sanayinin modernleştirilmesi,
- Yeni fabrikaların kuruluşu,
- Süper-tanker talebinin artışı,
- İhracat artışı,
- Eski üretim tekniklerinin terkedilmesi ve yeni tekniklerin sürekli geliştirilmeye çalışılması
Japonya’daki gelişimin en büyük sebeplerinden biri de Nagatomo’nun Galatasaray’a gelmesidir 😂😂😂