İnternet, insanlığın hayatına girmesiyle birlikte birçok şeyi değiştirdi. Seçimlerimizi, zevklerimi, bakış açılarımızı, alışveriş şekillerimizi… Belki de en önemli değiştirdiği şey, bilgiye ulaşma hızımız ve aynı zamanda bilgilerin kirletilme hızı oldu. Bu değişiklikler genel anlamda bizim hayatımızı kolaylaştıran yeniliklerin gelmesine ön ayak olmuş olsa da, temelde bir şeyin olumsuz etkilenmesine neden oldu; insanın psikolojisi.
Belki de şu an içinizden ‘Neden?’ diye soruyor olabilirsiniz. Gelin hep beraber bunu sorgulayalım.
İnsanın varolmasından günümüze kadar geçen süreçte hiçbir zaman değişmeyen bir içgüdüsü oldu, ‘ben varım’. Arkeolojik araştırmalarla bulunan mağaralardaki resimler ve yazılar, kitabeler, anıtlar ve kalıtlar insanın varolduğunu, bu dünyanın belli bir zaman aralığında yaşadığını ispatlama çabasından gelen girişimlerdi. Bu içgüdü insanlık varolduğu sürece de devam edecek. Bunu en iyi ispatlayan şey internetin ta kendisi. Çünkü internet bize hayatlarımızı sergileyebilmemizi, başkalarının hayatlarını daha yakından takip edebilmemize yardımcı oldu. Günün herhangi bir saatinde tanıdığınız veya tanımadığınız bir kimsenin, kullanıcı olduğu herhangi bir site profiline girerek onun düşüncelerini, yaşayış tarzını, acılarını veya sevinçlerini görebilirsiniz. İnternet bize ‘benim dünyam’ anlayışını rahatlıkla imkanlaştırdığı için, insanlar bu durumdan farklı etkilendi. Kimisi daha çok kibirli hale bürünürken, kimisi de daha çok üzülerek yaşamlarına devam ettiler.
Peki internet, psikolojimizi nasıl etkisi altına aldı? Çok uzağa gitmeden hayal kuralım, 1900 yılında yaşadığımızı varsayalım. İnternet, cep telefonu, bilgisayar gibi cihazlar henüz yoklar. Bilgilerimizi kitap, gazete, dergilerden alıyoruz ve iletişimimizi telgraf, mektup ve çok da ilkel olan bir telefondan sağlıyoruz. Bu durumlar biz insanların daha çok yüz yüze gelmesine, daha çok direkt iletişimde olmamıza sebep oluyordu. Yine kendi dünyalarımız, özel hayatlarımız vardı tabii ki ancak bir beğeni ve takipçi yarışından daha çok, huzurlu olmak için yaşadığımız bir kendi dünyamıza sahiptik. İnternet bu anlamıyla insan psikolojisini olumsuz yönde etkileyen bir icat haline geldi. Sanal dünyanın bu şekilde kullanımı, insanlığı distopik düşüncelere götüren nedenler barındırıyor. Haliyle bu durum da insanların psikolojisinin olumsuz yönde etkilenmesine, yeri geldiğinde birbirlerine düşman olmalarına, zarar vermelerine götürecek pozisyonlar yaratabiliyor. Bu distopyaya gidişin önüne geçilebilir mi diye düşünebiliriz ve geçilebilir de. Yapılması gereken şeyler ise; insanların günlük hayatlarında birbirleriyle daha çok iletişim kurmaları, anı yaşamaları, birbirlerine sevgi ve ilgi göstermeleri, yaşamlarının kendilerine özel olduğunu bilmeleridir. Ünlü filozof Friedrich Nietzsche acıyı dindirecek şeyi cevaplarken; ‘ya hızlı bir ölüm ya da sonsuz bir sevgi’ demişti. Hayatı yaşamayı içgüdüsel olarak seven canlılar olarak, sonsuz bir sevgi bizi bu distopyadan kurtaracaktır. Sevgiyle kalın…