Anasayfa / GENEL / Üç Güzel İnsan [1. Bölüm]

Üç Güzel İnsan [1. Bölüm]

Güneşe bakma cesaretini bulamamış yüzlerle karşılaşmaya alışıyorum gün geçtikçe. Bu memleketin üstüne karanlık çökünce tenhalaşır sokaklar. Atılan her bir adımda ısınırken kaldırım taşları üşümeye başlıyor birden. Gece zifiri karanlık… Ve sessizlik hakim her yere. Büyük ve derin bir sessizlik.
Ve üç güzel insan geliyor gözümün önüne bugün yürürken Turgut Özal Bulvarında Batman’ın.
Dalmış uzaklara bir çift göz, önüne serdiği kitaplara bakar bir vaziyette. Hafif aklar düşen saçları birçok şeyi dert edindiğini hissettiriyor insana. Yüzünden birçok ifade okumak mümkün.
Yıllarca alın teriyle alıp okuduğu, her şeyden çok sevdiği kitaplarını satarken gözlerindeki buğulu duyguyu, altını bile çizmeye kıyamadığı satırları hatırlamaya çalışan ve konuşurken kekeleyen bu güzel insanın adını, kitaplarının üstünden geçen adama bastığı kitabı hediye edince öğrendim. Yaptığı şeye anlam veremedim çünkü. Ve gidip konuşmak istedim Yakup’la. Adı Yakup’tu…
-Neden kitaplarının üstünden geçen adama bastığı kitabı hediye ettin ki? Paraya ihtiyacın olduğu için satmıyor musun? Diye sordum.
Kitaplarına bakarken başlıyor anlatmaya titreyen kelimelerle Yakup.
+Yıpranmasın diye okuduğum vakit altını bile çizmediğim kitaplarımı elbette ki paraya ihtiyacım olduğu için satıyorum. İnsanlar kitap okumayı sevmiyor efendim diyor Yakup.
Bağdaş kurmuş vaziyette sağındaki tabureyi bana uzatıyor oturmam için. Solunda ise kitaplarını taşıdığı askerlik çantası yıpranmış bir şekilde duruyor. Belli ki uzun zaman olmuş askerlik biteli.
Devam ediyor anlatmaya…
+Bir insan neden kitap okumayı sevmez bilir misin? Çünkü insanın ruhu ve benliği yüzyıllar önce ölmüştür de ondan. Bedenin varlığı bir insanın varlığı için yeterli midir efendim. Duygu ile örüntülü ve bilinçli bir insan olmak varken ruhu süzülmüş ve itaat ettirilmiş mankurtlaşan bir bedende yaşamaya yaşamak denir mi hiç? Diye düşüncelere dalıyordum ki.
Kitaplarımın üstünden geçen adam öyle bir körlük yaşıyordu ki yere bakmasına rağmen ezip geçtiği karınca kolonisini görmedi bile. Benim kitaplarımı nasıl görsün ki. İşin ilginç yanı şu ki bastığı kitap beni en çok etkileyen kitaplardan biri. Nazım Hikmet üstadın o eşsiz kalemiyle ve üslubuyla yazdığı “Memleketimden İnsan Manzaraları” adlı kitabıydı. Memleketimin insanlarını öyle güzel anlatmış ki üstüne çekti demek ki adamı. Adı Siyabent’miş adamın. Suriye’de savaş başlayınca ailesiyle Batman’da yaşayan akrabalarının yanına göç etmiş. Türkçe’yi ve Kürtçe’yi iyi biliyormuş. Meğerse şairmiş. Kendince şiirler yazarmış. Kendisine ilham gelmiş birden iç dünyasında memleketini düşünürken. O yüzden görememiş karınca kolonisini ve ardından kitabı, geçmiş üstünden. Yazdığı şiiri bana hediye etti özür dileyerek. Şöyle yazmıştı;
“Terk edilmiş sokaklarında yarım bırakılmış bir hikaye dolaşıyor memleketimin.
Hüzne boğulan gözler çocuksu duyguların eşiğinde dalıyor uzaklara.
Ve durmadan bir şeyler yağıyor gökyüzünden.
Toprak yağmura,
Ben çocukluğuma,
Çocukluğum güneşli günlere hasret.”
Öyle bir etkilendim ki bu şiirinden Nazım Hikmet’i hediye etmek istedim. Her ne kadar almak istemese de, mahçup bir edayla kırmadı beni. Aldı kitabı ve düşünceler içinde kaybolup gitti.
Öyle etkilendim ki Yakup ile Siyabend’in bu hikayesine kaleme almak istedim.
Gece zifiri karanlık ve ürkütücü bir sessizlik bürünmüş memleketime…

Sokak lambaları sönerken indiriyor kepenkleri kan çanağına dönen gözlerim…

Sevgilerle Cigerxwin TEKİN

Öneri : Üç Güzel İnsan [2. Bölüm]

[Toplam:2    Ortalama:3.5/5]

Hakkında Admin

Bunlar da ilginizi çekebilir

Alcatraz Adası ve Kaçılması İmkansız Alcatraz Hapishanesi

‘Toplum kurallarına uymazsan seni hapishaneye gönderirler.Hapishane kurallarına uymazsan seni Alcatraz’a gönderirler.’      Bugün Al …

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir